ABDEST
Abdest, belli organları usulüne uygun olarak yıkamak ve meshetmek
suretiyle yapılan bir temizliktir.
Abdest her şeyden önce her türlü pislik ve
kirlilikten kurtulmak, yani maddî ve manevî bütün pislik ve mikroplardan uzak
kalmak için İslam'ın emrettiği önemli bir ibadettir. Mikrobun en kolay ürediği
yer ağızdır. Ağızdan başlayarak el, yüz ve ayakların günde beş defa temizlenmesi
İslam'ın temizliğe verdiği önemi gösterir. Böylelikle İslam yüzyıllar önce
temizliğin üzerinde durup insanoğlunu maddî-manevî her türlü pislik ve mikroptan
korumayı hedeflemiştir. Bunun yanında abdest alan bir insan, kendini manen temiz
ve rahat hisseder ve bu güzel his ve temiz duyguyla Allah'a ibadete durur. Bu da
ruhun temizliğini sağlamaktadır. İnsanın yaratılış gayesi olan Allah'a kulluk
böyle bir temizleme ameliyesi ile başlayınca insanoğluna vereceği zevk ve
rahatlığın değeri sonsuzdur.
İnsan abdestle bedenen ve manen temizlendikten sonra Allah'ın huzuruna
çıkar. Böyle bir temizlenme ile günlük bütün yorgunlukları ve yükleri geride
bırakır.
Abdest
almakla, dünyevî ve uhrevî bir çok fazilet ve güzellikler elde edilir. Hz.
Peygamber (s.a.s.) abdestle ilgili olarak şöyle
buyururlar;
"Bir
müslüman abdest alıp yüzünü yıkadığında, yüzündeki azaların işlediği bütün
günahları; el ve ayaklarını yıkadığında el ve ayaklarıyla işlediği bütün hata ve
günaları, su damlalarıyla beraber akıp gider ve kendiside tertemiz olur. Hatta
kirpik ve tırnak diplerindeki günahlarından eser kalmaz. Adap ve erkanına uymak
suretiyle abest alıp kıbleye dönerek: "Eşhedü en la ilahe illallahü vahdehu la
şerike leh ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve Rasülühü" diyen bu kul için
cennet kapıları açılmıştır; o, cennet kapılarının dilediğiden içeri girer.
"(Müslim Tahare, 32, 33; Tirmi Tahare, 2).
Abdestsiz Olarak Yapılması Yasak Olan
Hususlar:
1- Namaz kılmak.
2- Kur'an-ı Kerim'e el
sürmek.
3- Tilavet secdesi yapmak.
4- Cenaze namazı
kılmak.
5- Kabe'yi tavaf etmek.
Abdestin Farzları
1 - Yüzü Yıkamak
Yüzün bir defa yıkanması farzdır. Yüzün
sınırları, saçın bittiği yerden sakal veya çene altına, kulakların köklerine
kadar olan bölümdür. Gözlerin içine suyun ulaştırılması gerekmez. Ancak abdest
alırken gözler sıkılmaz, tamamen açık bırakılmaz. Normal bir şekilde yüz
yıkanır. Dudaklar yumulduğu zaman, dışarda kalan kısımlar yüzün sınırlarıdır.
Sakal, bıyık ve kaşın altına suyu ulaştırmak gereklidir.
2- Kolları
Yıkamak
Parmak
uçlarından kol dirseklerine kadar -dirsekler de dahil- olan kısmı bir defa
yıkamak farzdır. Eğer iğne ucu kadar kuru bir yer kalırsa veya tırnağının altına
suyu geçirmeyecek (hamur, boya, çamur vb.) bir madde bulunursa, abdest alınmış
sayılmaz. Ancak boyacıların tırnaklarındaki boyalardan kaçınmanın mümkün
olmamasından dolayı bunlar abdeste zarar vermez. Tırnaklar parmak uçlarından
dışarı taşacak kadar uzamış olursa o fazlalığı da yıkamak gerekir. Bir kimse
abdest aldıktan sonra bu uzamış tırnağı keserse abdestini yenilemesi gerekmez.
Parmakta yüzük var ve bu geniş ise abdest alırken bunu oynatmak sünnet, eğer
yüzük dar ve altına su geçirmeyecek kadar parmağa oturmuşsa onu oynatmak
farzdır.
3- Başı Meshetmek
Mesh, sözlükte eli bir şeyin üzerinden
geçirmek demektir. İbadet hukukunda ise suyun bir vücut organına isabet
etmesidir. Başın meshedilmesindeki farz oranı alın miktarıdır. Bu miktar ise
başın dörtte biridir. Meshederken üç veya daha fazla parmağı kullanmak gerekir.
İki parmakla yapılan mesh caiz değildir. Başa giyilen sarık veya takke üzerine
meshetmek geçerli değildir. Kadınlar da baş örtüleri üzerine
meshedemezler.
4- Ayakları Yıkamak
Sağlam ve çıplak ayakları topuklarıyla
birlikte bir defa yıkamak farzdır. Yaralı veya mestle örtülü ayakları yıkamaya
gerek olmayıp sadece meshetmek yeterlidir. Maide Süresi 6. ayette geçen topuk
topuk= ka'b, ayağın iki tarafından inak kemiğine bitişik kemiktir. Rasulullah
(s.a.s.): "Vay ateşten o topukların haline... " (Buhari, İlim 30; Vudü', 27,29;
Müslim, Tahare, 25-28,30; Ebû Davud, Tahare, 46) buyurduğu ve ayakların tamamen
yıkanmasını emrettiği bilinmektedir. Bir kimsenin ayağında yarık varsa ve o
yarığa su sızdırmayan bir ilaç sürülmüşse, o kimse ayağını yıkadığı zaman, su
yarığın altına geçmezse bu durumda su, ayağa zarar verecekse abdest yerine
getirilmiş sayılır ve bu caizdir. Ancak su zarar vermiyorsa abdest tam olarak
alınmış sayılmaz. Dolayısıyla zarar vermediği takdirde yarıklara su ulaşacak
şekilde yıkamak gereklidir.
ABDESTİN SÜNNETLERİ
1- Abdeste başlarken "Euzu ve Besmele"
çekmek.
2- Abdeste
niyet etmek.
3- Önce
bileklere kadar elleri yıkamak.
4- Misvak kullanmak veya dişleri parmakla
ovalamak.
5- Ağıza ve
burna üçer defa su vermek. (mazmaza ve istinşak)
6- Kulakları, boynu mesh
etmek.
7- Başın
tamamını mesh etmek.
8
- Yıkanması gereken uzuvları üçer defa yıkamak.
9- Abdeste organları ara vermeden yıkayarak
devam etmek.
10-
Sırayı bozmamak.
11-
Abdest almaya sağ taraftan başlamak
ABDESTİN
EDEBLERİ
1-
Abdest alırken başkasından yardım istememek.
2- Abdest alırken suyun sıçramaması için
dikkatli davranmak.
3-
Kıbleye doğru yönelmek.
4- Gereksiz yere konuşmamak.
5- Niyet ederken dil ile niyet
etmek.
6- Her uzvu
iyice ovmak.
7- Abdest
dualarını okumak.
8-
Kullanılmış su ile abdest almamaya dikkat etmek.
9- Her uzvu yıkarken niyeti korumakla
birlikte "Bismillah" demek.
10- Kulağı meshederken serçe parmaklarının uçlarıyla kulak deliklerini
meshetmek.
11- Burna
ve ağıza suyu alırken sağ eli kullanmak.
12- Sol el ile
sümkürmek.
13- Özür
sahibi olmayan kimsenin namaz vaktinden önce abdest
alması.
14- Abdest
bittikten sonra kıbleye karşı ayakta kelime-i şehadet getirmek ve dua yapmak,
biraz su içmek.
15-
Durgun ve akarak yer değiştiren sular ile birikinti halindeki sulara ve Kıble'ye
karşı abdest bozulmaz.
ABDESTİ BOZAN DURUMLAR
1- İdrar veya dışkı yollarından yani ön ve
arkadan herhangi bir şeyin çıkması. (İdrar, dışkı, yel, vedi, mezi, meni, kurt
vb.)
2- Aklın idrak
gücünü gideren hususlar; uyumak, bayılmak, delirmek, sarhoş olmak vs.dir. Ancak
oturduğu yerde kıpırdamadan uyuyan kimsenin abdesti
bozulmaz.
3- Vücudun
herhangi bir yerinden kan, irin veya sarı su çıkması ve etrafına yayılması.
Ağızdan akan kana bakılır, şayet bu kan tükrük kadar veya tükrükten fazla ise
abdesti bozulur.
4-
Ağız dolusu kusmak.
5-
Cinsi münasebette bulunmak.
6- Tam olarak cinsi ilişki olmasa bile kadın ve erkeğin çıplak ve ince
bir elbise ile vucutlarının veya tenasül uzuvlarının birbirine
değmesi.
7- Teyemmüm
yapan kimsenin su bulması.
8- Namazda sesli gülmek.
ABDESTİ BOZMAYAN
DURUMLAR
1-
Kişinin ön veya arka yollarından başka vücudunun herhangi bir yerinden kan
çıkıp, bir damla halinde kalması.
2- Kabuk bağlamış bir yaranın kan çıkmadan
kabuğunun düşmesi.
3-
Yaradan, burundan yahut kulaktan bir vücud kurdunun
düşmesi.
4- Tenasül
uzvuna (cinsi organına) el sürmek.
5- Kadın vücudunun herhangi bir yerine
dokunmak.
6- Ağız
dolusu olmayan kusuntu.
7- Ağızdan çıkan balgam.
8- Oturduğu yerde veya namazda
uyumak.
9- Ağlamak.
GUSÜL (BOY ABDESTİ)
Gusül, tepeden tırnağa kadar vücudun her
tarafını hiçbir yer kuru kalmayacak şekilde yıkamaktır. Erginlik çağına gelmiş
her müslüman erkeğin ve kadının şu durumlarda boy abdesti alması
gerekir.
1- Cünüplük;
yani cinsi münasebet, ihtilam ve ne şekilde olursa olsun meninin (sperm)
şehvetle vücut dışına çıkması.
2- Hayız (kadının adet görmesi) ve nifas
(lohusalık) hallerinin sona ermesi.
Bu hallerde gusletmek farzdır. Bazı
durumlarda da gusletmek, sünnet veya müstehabdır. Mesela; Hac ve Umre yapmak
maksadıyla Mekke ve Medine'ye girmeden önce, hac mevsiminde Mina ve Müzdelife'de
bulunmadan önce; yağmur duasından önce; herhangi bir hayırlı iş için
müslümanlarla bir araya gelmeden ve mübarek gecelerde gusletmek sünnet ve
müstehabdır.
Namaz
için alınan abdest "küçük abdest" kabul edilerek, gusle "büyük abdest" veya "boy
abdesti" adı verilmektedir.
GUSLÜN FARZLARI
Guslün farzları üçtür.
1) Ağza su alıp boğaza kadar çalkalamak.
2) Buruna su çekmek
ve yıkamak.
3)
Tepeden tırnağa bütün vücudu yıkamak.
Vücut yıkanırken en ufak bir yerin kuru
kalmamasına dikkat edilmelidir. Aksi taktirde gusül yerine gelmemiş olur. Onun
için kulaklar, göbek çukuru, saç, sakal ve bıyıkların dipleri iyice
yıkanır.
GUSLÜN SÜNNETLERİ
1) Gusle besmele ve niyet ile başlamak.
2) Avret yerini
yıkamak ve bedenin herhangi bir yerinde pislik varsa onu temizlemek.
3) Gusülden evvel
abdest almak.
4)
Abdestten sonra, önce üç defa başa, sonra üç defa sağ, üç defa da sol omuza su
dökerek her defasında bedeni iyice oğuşturmak.
5) Guslederken çok fazla veya çok az su
kullanmaktan kaçınmak.
6) Kimsenin göremeyeceği bir yerde yıkanmak.
7) Tenha bir yerde yıkanılsa bile, avret
yerini açmamak.
8)
Guslederken konuşmamak.
9) Gusl bitince bedeni bir havlu ile kurutmak
10) Gusülden sonra çabucak
giyinmektir.
GUSÜL ABDESTİ NASIL ALINIR?
Guslün adabı aynen abdest adabı gibidir.
Gusletmek isteyen kimse önce besmele çekerek gusle niyet eder. Ellerini
bileklerine kadar yıkar ve üzerinde yapışıp kurumuş bir şey varsa onları
temizler. Sonra herhangi bir pislik olmasa bile avret yerlerini ve uyluklarını
yıkar. Sonra sağ avucu ile ağzına bolca su alarak iyice çalkalar; bunu üç defa
tekrar eder; oruçlu değilse suyun boğazına ulaşmasını sağlar. Sonra yine sağ eli
ile burnuna üç defa su çekerek iyice temizler. Bundan sonra namaz abdesti gibi
bir abdest alır. Şayet yıkandığı yere su toplanıyorsa, ayakları, abdest alırken
değil gusülden çıkarken yıkar. Abdest aldıktan sonra, önce başına, sonra sırayla
sağ ve sol omuzlarına üçer defa su döker. Her defasında vücudun her tarafını
iyice oğuşturur. Hiçbir yerinin kuru kalmaması için dikkat eder. Bunun için
saçlarının, sakallarının diplerine, göbeğinin içine suyun ulaşmasını sağlar.
Eğer vücudunun bir yerinde, herhangi bir yaradan dolayı ilaç veya sargı varsa ve
fazla su bunlara zarar verecekse, bunlann üzerinden suyu hafifçe geçirmekle
yetinir; bu da zarar verirse sadece eliyle üzerini
mesheder.
GUSÜLSÜZ YAPILMAYAN İŞLER
Cünüb bir kimsenin veya hayız ve nifas
halindeki bir kadının bu durumdayken yapması haram olan hususlar,
şunlardır:
1 - Namaz
kılmak
2 - Kur'an
niyetiyle Kur'an'dan bir parça okumak (ancak dua niyetiyle okumak caizdir.
Ayrıca Kur'an ayetlerini çocuklara kelime kelime öğretmek, Kelime-i Şehadet
getirmek, tesbih ve tekbirde bulunmakta da sakınca
yoktur).
3 - Kur'an-ı
Kerîm'e ve onun en ufak bir parçasına dokunmak ya da tutmak (fakat bitişik
olmayan bir kılıf veya kutu içerisinde ise tutmak
caizdir)
4 - Kabe-i
Muazzamayı tavaf etmek ve zaruret olmadığı halde bir mescide girmek ve içinden
geçmek
5 - Üzerinde
ayet yazılı olan bir levhayı veya buna benzer bir şeyi
tutmak.
TEYEMMÜM
Kast etmek, yönelmek manasına gelen teyemmüm,
şeriat dilinde su bulunmadığı veya bulunsa da kullanma gücü olmadığı zaman,
temiz toprak cinsinden bir şeyle hadesi (abdest almak veya gusl gerektiren hal)
gidermek amacıyla yapılan hareketleri dile getirir.
TEYEMMÜMÜ GEREKTİREN
HALLER
1- Su,
temizlenecek kimsenin bulunduğu yerden en az dört bin adım, yani üç kilometre
uzakta bulunursa,
2-
Suyun kullanılması durumunda hastalanma, hastalığın artması veya uzaması gibi
tehlike mevcutsa,
3-
Yakında bulunan suyu elde etme hususunda nefse, mala, ırz ve namusa tehlike
gelme hali varsa,
4-
Elde bulunan su, abdest veya gusle yetmeyecekse,
5- Suyun kullanılması halinde kendisinin,
arkadaşının veya hayvanının susuzluktan helak olacağına kanaat
getirilirse,
6-
Kuyudan su çekmek için ip veya kova bulunmazsa,
7- Bulunan su ile abdest alındığı veya gusul
edildiği takdirde bayram veya cenaze namazlarını tamamen geçirme ihtimali
varsa.
TEYEMMÜMÜN FARZLARI
Niyet ve elleri toprağa vurup yüzü ve kolları
mesh etmek farzdır.
TEYEMMÜMÜN SÜNNETLERİ
1- Önce besmele
çekmek.
2- Uzuvları
sırayla meshetmek.
3-
Mesih işlemini ara vermeden yapmak.
4- Elleri yere vurduktan sonra önce ileri,
sonra geri hareket ettirmek.
5- Parmakları açık bulundurmak.
6- Eller yerden kaldırıldığında avuç
içlerinde toz kalmışsa birbirine vurarak silkelemek.
TEYEMMÜMÜ BOZAN
HALLER
1 -
Abdesti bozan veya guslü gerektiren haller teyemmümü de bozar, hükümsüz bırakır.
Teyemmümü mubah kılan özrün ortadan kalkmasıyla da teyemmüm bozulur. Mesela su
bulunmadığından veya hastalıktan dolayı yapılmış olan bir teyemmüm, su bulunduğu
veya hastalık geçtiği anda bozulur.
2- Teyemmüm etmiş kimse, namaz içindeyken su
bulursa, namazı bozulur. Abdest alıp namazı yeniden kılması
gerekir.
3- Bir
özürden dolayı teyemmüm eden kimse, diğer bir özre tutulsa, birinci özrü son
bulmasıyla teyemmümü de son bulur. Diğer özrü için tekrar teyemmüm etmesi
gerekir.
BAYRAM NAMAZLARI
Müslümanların yılda iki dinî bayramı
vardır:
1) Ramazan
Bayramı.
2) Kurban
Bayramı
Cuma namazı
farz olan kimselere, bayram namazlarını kılmak vacibdir. Bayram namazı iki
rek'attır. Cemaatla kılınır. Bayram namazlarında ezan okumak, ikamet getirmek
yoktur. Bayram hutbesi sünnettir ve namazdan sonra okunur. Cuma hutbesi ise
farzdır namazdan önce okunur.
Diğer namazlardan farklı olarak bayram namazlarının birinci rek'atında
üç, ikinci rek'atında da üç kere olmak üzere fazladan altı tekbir alınır.
Bunlara "Zevaid tekbirleri" denir.
BAYRAM NAMAZLARININ
KILINIŞI:
Ramazan Bayramı Namazı:
Birinci rek'at:
1) Cemaat düzgün sıralar hâlinde imamın
arkasında yer alır ve "Niyet ettim Allah rızası için Ramazan Bayramı namazını
kılmaya, uydum imama" diye niyet eder.
2) İmam "Allahü Ekber" deyip ellerini
yukarıya kaldırınca, cemaat de imamın peşinden "Allahü Ekber" diyerek ellerini
yukarıya kaldırıp göbeği altına bağlar.
3) Hem imam, hem de cemaat gizlice
"Sübhâneke"yi okur. Bundan sonra üç kere tekbir alınır. Tekbirlerin alınışı
şöyledir:
Birinci
Tekbir: İmam yüksek sesle, cemaat da onun peşinden gizlice "Allahü Ekber"
diyerek (iftitah tekbirinde olduğu gibi) ellerini yukarıya kaldırıp sonra
aşağıya salıverirler. Burada kısa bir süre durulur.
İkinci Tekbir: İkinci defa "Allahü Ekber"
denilerek eller yukarıya kadırılıp yine aşağıya salıverilir ve burada da
birincide olduğu kadar durulur.
Üçüncü Tekbir: Sonra yine "Allahü Ekber"
denilerek eller yukarıya kaldırılır ve aşağıya salıverilmeden
bağlanır.
4) Bundan
sonra imam, gizlice "Eûzü-Besmele", açıktan fatiha ve bir sûre okur. (Cemaat bir
şey okumaz, imamı dinler.)
5) Rükû ve secdeler yapılarak ayağa (İkinci rek'ata) kalkılır ve eller
bağlanır.
İkinci
Rek'at:
6) İmam
gizlice Besmele, açıktan da fatiha ve bir sûre okur. Sûre bitince imam yüksek
sesle, cemaat da içinden (birinci rek'atta olduğu gibi) üç kere daha tekbir
alır, üçüncü tekbirden sonra eller bağlanmadan, dördüncü tekbir ile rükûa
varılır sonra da secdeler yapılarak oturulur.
7) Oturuşta, imam ve cemaat, "Ettehiyyatü,
Allâhümme salli, Allâhümme bârik ve Rabbenâ âtina..." duasını okuyarak önce
sağa, sonra sola selâm verip namazı bitirirler. Namazdan sonra hutbe
okunur.
Kurban Bayramı
Namazı:
1) "Niyet
ettim Allah rızası için kurban bayramı namazını kılmaya, uydum imama" diye niyet
edilir.
Niyetten
sonrası aynen Ramazan bayramı namazı gibi kılınır. Namaz bitince hutbe
okunur
.
Beş Vakit Namazın Kılınma Şekli
Namazlar; farz, vacib, sünnet, müstehap ve
nafile kısımlarına ayrılır. Bunlar açıkladığımız farzlarına, vaciblerine,
sünnetlerine, adabına riayet edilerek şu şekilde kılınır:
1) Sabah namazı:
Sabah namazının iki rekat sünnetini kılmak
için : "Niyet ettim bugünkü sabah namazının sünnetini kılmaya" diye niyet edilir
ve hemen eller, baş parmak kulakların yumuşağına gelecek kadar yukarıya
kaldırılıp; "Allahu ekber (Allah herşeyden yücedir)" diye tekbir alınır. Bundan
sonra eller bağlanır, "Sübhaneke Allahümme ve bi hamdike ve tebarekesmük ve
teala ceddük ve la ilahe gayruk" ile "Eüzü billahi mineşşeytani'r-racim (-İlahi
rahmetten kovulmuş olan şeytandan Allah'a sığınırım-) Bismillahirrahmanirrahîm
(Rahman ve Rahîm olan Allah'ın adıyla başlarım) ve Fatiha okunur, sonra "Amin
(kabul buyur, ey Rabbimiz)" denir ve bir miktar daha Kur'an okunur. Bu bir
miktardan maksat en az bir sure veya en az üç kısa ayet veya üç kısa ayet
uzunluğunda bir ayettir. Bundan sonra "Allahu ekber" diye rükuya varılır, bu
durumda en az üç kere; "Sübhane Rabbiyel-azîm (Yüce Rabbimi her türlü noksan
sıfatlardan tenzih ederim) denir. Sonra "Semiallahü limen hamideh (Allah,
hamdeden kulunun övgüsünü işitmiştir)" denilerek ayağa kalkılır; ayakta
"Allahümme Rabbena ve lekel-hamd (Allahım, ey Rabbimiz, hamd sana mahsustur)"
denir, bundan sonra "Allahu ekber" diye secdeye varılır, secdede üç kere
"Sübhane Rabbiyel a'la (Ey, en yüce olan Rabbim! Seni her türlü noksan
sıfatlardan tenzih ederim)" denir, sonra "Allahu ekber" denilerek kalkılır, bir
tesbih miktarı oturulup yine "Allahu ekber" diye ikinci secdeye varılır, bunda
da üç kere "Sübhane Rabbiyel-a'la" denir. Bununla bir rekat tamamlanmış
olur.
Bu ikinci
secdeden sonra "Allahu ekber" denilerek ikinci rekata kalkılır. Ayakta yalnız
Besmele ile Fatiha ve bir miktar daha Kur'an okunur; birinci rekatta olduğu gibi
rüku ve secdelere varılır; ikinci secdeden sonra oturulur ki bu iki rekatlı bir
namazda son oturuştur. Bunda et-Tehiyyat ve Allahümme salli-barik ve "Rabbena
atina fiddünya haseneten" duaları sonuna kadar okunur, sonra "es-Selamü aleyküm
ve rahmetullah (Allah'ın selamı ve rahmeti size olsun)" diye sağ tarafa, sonra
da yine "es-Selamü aleyküm ve rahmetullah" diye sol tarafa yüz çevirerek selam
verilir. Bununla sağ ve sol tarafta bulunan müminlere, meleklere ve mümin
cinlere selam verilmiş olur. Böylece iki rekatlı bir namaz bitmiş
bulunur.
Bütün bu
tekbirler, tesbih ve kıraatler gizli, yani namaz kılanın kendisi işitebileceği
bir sesle gizlice yapılır.
Namazda erkekler ile kadınların ellerini kaldırma, bağlama şekli, rüku
ile secdelerde ve oturuşlarda alacakları durumlar "Namazın sünnetleri ve adabı"
konularında açıklanmıştır.
Sabah namazının iki rekat farzı ise şöyle kılınır: Önce, erkeklere mahsus
olmak üzere kamet getirilir, sonra "Bugünkü sabah namazının farzını kılmaya"
diye niyet edilir ve eller, kulakların hizasına kadar kaldırılarak "Allahu
ekber" diye namaza başlanır ve sabah namazının sünnetinde belirtildiği üzere
kılınıp tamamlanır. Ancak sabah namazının farzında Fatiha'dan sonra biraz fazla
Kur'an okunması sünnettir. Bu sünnetin en az miktarı kırk ayettir. Bununla
birlikte üç kısa ayet miktarı okunması da caizdir. Vaktin çıkmasından korkulduğu
takdirde az ayet okunur. Hatta yalnız Fatiha ile veya bir kaç ayet ile
yetinilebilir. Ebû Hanife'ye göre, farz olan kıraatin en az sınırı, en az altı
harf ihtiva eden bir ayettir. "Sümme nazara (Sonra baktı)" ve "lem yelid
(doğurmadı)" ayetlerinde olduğu gibi (bk. el-Kasanî, a.g.e., l, 110;
İbnül-Hümam, a.g.e., l, 193, 205, 322 vd.; İbn Abidin, a.g.e., l, 415, Zeylaî,
Tebyînül-Hakaik, l,104vd.; Bilmen, a.g.e., s. 153 vd.).
Tek başına namaz kılan kimse, bu farzı
kılarken tekbirleri, Fatiha'yı, ilave edeceği sure veya ayetleri ve "Semi-allahü
limen hamideh" cümlesini açık (sesli) okuyabilir.
2) Öğle
namazı:
Öğle
namazının ilk dört rekat sünnetinin önceki iki rekatı, tam olarak sabah
namazının iki rekat sünneti gibi kılınır. Ancak bunda; "Bugünkü öğle namazının
sünnetine" diye niyet edilir ve bunda ikinci rekattan sonraki oturuş, son oturuş
değil ilk oturuş olduğundan bu oturuşta yalnız "et-Tehiyyat" okunur; Sonra
"Allahu ekber" diye ayağa kalkılır; Sübhaneke okunmaksızın, yalnız Besmele ile
Fatiha ve bir miktar daha Kur'an okunarak, yine yukarıda belirtildiği şekilde
rüku ve secdelere gidilir, bundan sonra dördüncü rekat için "Allahu ekber"
denilerek ayağa kalkılır, bunda da yalnız Besmele ile Fatiha ve bir miktar daha
Kur'an okunarak, yine belirtildiği şekilde rüku ve secdelere varılır, bundan
sonra oturulur ki, bu son oturuştur. Bunda "et-Tehiyyat" ile "Allahümme
salli-barik" ve "Rabbena atina..." duaları sonuna kadar okunup iki tarafa selam
verilir. Böylece bu dört rekat sünnet kılınmış olur.
Öğle namazının dört rekat farzı ise şöyle
kılınır: Sünnetten sonra, namaza aykırı bir şey ile uğraşmadan ayağa kalkılır,
kamet getirilir. "Bugünkü öğle namazının farzını kılmaya" diye niyet edilir ve
eller yukarıya kaldırılarak "Allahu ekber" diye tekbir alınır; ilk iki rekatı,
sabah namazının iki rekat farzı gibi kılınır. Ancak bu iki rekattan sonraki
oturuş, ilk oturuş olduğundan, bunda yalnız "et-Tehiyyat" okunur; bundan sonra
"Allahu ekber" denilerek üçüncü rekata kalkılır; yalnız Besmele ile Fatiha
okunarak, rüku ve secdelere varılır, sonra "Allahu ekber" diye dördüncü rekat
için ayağa kalkılır; yine Besmele ile Fatiha suresi okunarak rüku ve secdelere
gidilir. Bundan sonra oturulur ki, bu son oturuştur. Bunda "et-Tehiyyat" ile
"Allahümme salli ve barik" ve "Rabbena atina" duaları sonuna kadar okunup, iki
tarafa selam verilir. Böylece farz da kılınmış olur.
Öğlenin farzında okunacak ayetler, sabah
namazında okunacak ayetlerden çoğunlukla az olur.
Öğlenin son iki rekat sünneti ise, "Bugünkü
öğle namazının son sünnetini kılmaya" diye niyet edilip, tam olarak sabah
namazının iki rekat sünneti gibi kılınır. Bu son sünneti dört rekat olarak
kılmak müstehaptır. Bu takdirde ya her iki rekatta bir selam verilir, yahut dört
rekatın sonunda selam verilir. Bu takdirde birinci oturuşta yalnız "Rabbena
atina..." duası okunmaz, "et-Tehiyyat", "Salli-Barik" duaları okunur, üçüncü
rekat için tekbir alınarak ayağa kalkınca yine "Sübhaneke" okunur ve bu son iki
rekat da önceki iki rekat gibi kılınır.
Tek başına kılan, öğle namazının gerek
sünnetlerinde gerek farzında gizli okur.
3) İkindi
namazı:
ikindi
namazının dört rekat sünneti, müekked olmayan sünnettir. Her iki rekatı bağımsız
namaz gibidir. Bu yüzden dört rekatın her iki rekatlık bölümü sabah namazının
iki rekat sünneti gibi kılınır. Önce, "Bugünkü ikindi namazının sünnetini
kılmaya" diye niyet edilir. Bu namazın ilk iki rekatı belirtildiği gibi
kılınınca oturulur. Bu bir son oturuş demektir. Bu yüzden burada
"et-Tehiyyat..." île birlikte "Allahümme salli.,. ve barik..." okunur, yalnız
"Rabbena atina..." duası okunmaz, sonra "Allahu ekber" diyerek üçüncü rekata
kalkılır. "Sübhaneke..." ile "Eüzü" ve "Besmele"den sonra Fatiha ve bir miktar
daha Kur'an okunarak rüku ve secdelere varılır. Bundan sonra tekbir ile dördüncü
rekata kalkılarak, yalnız "Besmele" ile Fatiha ve bir miktar daha Kur'an okunur.
Sonra yine rüku ve secdelere varılır. Bundan sonra oturulur ki, bu da son
oturuştur. Bunda "et-Tehiyyat" ile "Allahümme Salli-barik,.." ve "Rabbena
atina..." duaları sonuna kadar okunarak iki tarafa selam
verilir.
İkindi
namazının farzının kılışını: Bu da tam olarak öğle namazının farzı gibi kılınır.
Yalnız niyet farklı olur, yani, "Bugünkü ikindi namazının farzını kılmaya" diye
niyet edilir.
Tek
başına namaz kılan kimse, ikindi namazının sünnetini de, farzını da, öğle namazı
gibi gizli okuyarak kılar.
4) Akşam
namazı:
Akşam
namazının üç rekat farzı, öğle ve ikindi namazlarının ilk üç rekat farzları gibi
kılınır. Şöyle ki: "Bugünkü akşam namazının farzını kılmaya" diye niyet edilip,
namaza tekbir ile başlanır. Yukarıda açıklanan şekilde ilk iki rekat kılınarak
oturulur. Bu, birinci oturuştur. Bunda yalnız "et-Tehiyyat..." okunur. Sonra
üçüncü rekata kalkılarak yalnız "Besmele" ile Fatiha okunur; sonra "Allahu
ekber" denilerek rüku ve secdelere varılır. Bundan sonra oturulur ki, bu da son
oturuştur. Bunda "et-Tehiyyat..." ile "Salli-barik...' ve"Rabbena atina..."
duaları okunarak iki tarafa selam verilir.
Akşam namazının farzında, vaktin darlığından
dolayı kısa sureler okunur.
Akşam namazının sünnetinin, kılınışı: Bu da; "Bugünkü akşam namazının
sünnetini kılmaya" diye niyet edilip, tam olarak sabah namazının sünneti gibi
kılınır. Bu sünneti altı rekat olarak kılmak ise müstehaptır. Bu takdirde bir,
iki veya üç selamla kılınır. İki rekatta bir selam verilirse aynı şekilde
kılınır. Bununla birlikte dört rekatta bir selam verilip ikindi namazının
sünneti gibi de kılınabilir. Bu ziyade dört rekata veya altı rekatın tamamına
"Evvabîn Namazı" denir (el-isra, 17/25; el-Heysemî, Mecmau'z-Zevaîd, Mısır
(t.y), II, 230).
Tek
başına namaz kılan kimse, akşam namazının farzını da sabah namazının farzı gibi
açıktan okuyarak kılabilir
5) Yatsı
namazı:
Yatsı
namazının ilk dört rekat sünneti, müekked olmayan sünnetlerdendir. Tam olarak
ikindi namazının dört rekat sünneti gibi kılınır. Dört rekat farzı da tam olarak
öğle ve ikindi namazlarının farzları gibi eda olunur. İki rekat son sünnetine
gelince, bu da tam olarak sabah ve akşam namazlarının iki rekat sünnetleri gibi
kılınır. Bunlarda yalnız niyetler değişmiş, yatsı namazının farzına veya
sünnetlerine niyet edilmiş olur.
Yatsı namazının son sünneti de dört rekat
olarak kılınabilir (Zeylaî, Nasbu'r-Raye, II, 145 vd.; eş-Sevkanî, Neylül-Evtar,
III, 18; eş-Şürünbülalî, Merakil-Felah, s. 64). Bu takdirde tam olarak ilk dört
rekatı gibi kılınır. Bununla birlikte iki rekatta bir selam vermek suretiyle de
kılınabilir. Bu durumda her iki rekat bağımsız namaz olacağı için oturuşlarda
"et-Tehiyyat...", "Salli-barik" ve "Rabbena atina" duaları okunur. Geceleyin
kılınacak nafile namazlarda efdal olan da bu şekilde iki rekatta bir selam
vermektir.
Tek başına
namaz kılan kimse, yatsı namazının farzını sabah namazı gibi açıktan (sesli) da
kılabilir.
Vitir
Namazı:
Üç rekattan
ibaret olan vitir namazı şu şekilde kılınır:
Önce; "Bugünün vitir namazını kılmaya" diye
niyet edilir. Sonra "Allahu ekber" denilerek namaza başlanır. "Sübhaneke..." ve
"Eüzü" ile "Besmele"den sonra Fatiha ve bir miktar daha Kur'an okunarak, rüku ve
secdelere varılır; sonra ikinci rekata kalkılıp, yalnız "Besmele" ile Fatiha ve
bir miktar daha Kur'an okunarak yine rüku ve secdelere varılır; bundan sonra
oturulur ki, bu birinci oturuştur. Burada yalnız "et-Tehiyyat..." okunur; sonra
"Allahu ekber" denilerek üçüncü rekata kalkılır; bunda da yalnız "Besmele" ile
Fatiha ve bir miktar daha Kur'an okunarak daha ayakta iken eller kaldırılıp
"Allahu ekber" diye tekbir alınır, tekrar eller bağlanıp ayakta kunut duası
okunur. Sonra Allahu ekber" diye rüku ve secdelere gidilir, sonra oturulur ki,
bu da son oturuştur. Bunda da yukarıdaki gibi "et-Tehiyyat..." ile "Salli-barik"
ve "Rabbena ati-na..." dualan okunarak selam verilir.
CENAZE
NAMAZI
Cenaze
namazı, vefat eden din kardeşlerimiz hakkında dua olmak üzere bir farz-ı
kifayedir. Cenaze namazının kılınması için araran şartlar
şunlardır:
1- Ölenin
müslüman olması. Müslüman olduğu bilinmeyen, bu hususta hali gizli olan kimsenin
cenaze namazı kılınmaz. Ölenin müslüman olduğuna şahid ve delil lazımdır. Bu
delil de onun hayatta iken İslam'a tabi olduğu ve İslam'ın icaplarını yerine
getirdiği başkaları tarafından görülen, bilinen kişi olmasıdır. Binaenaleyh biz
cenaze namazını kılacağımız kimseyi ibadet ederken saflarımız arasında
görmeliyiz.
2- Ölünün
yıkanarak temiz kefene sarılmış olması
3- Ölünün, imam ve cemaatın önünde
olması
4- Ölünün
tamamının veya bedeninin çoğununun, mevcut olması. Eğer bedeninin çoğu gitmiş
veya başsız olarak yarısı varsa namazı kılınmaz, yıkanmaz. Bir beze sarılarak
gömülür.
Cenaze namazı
dört tekbir ve kıyamla eda edilir. Bu namazda secde ve rüku
yoktur.
CENAZE NAMAZININ KILINIŞI
İmam, ölünün göğsü hizasında durur. Cemaat da
arkasında saf tutar. Cemaata ölünün erkek veya kadın olduğu duyurulur, ona göre
niyet edilir. Yani "Allah için namaza meyyit için duaya, er kişi (veya hatun
kişi) niyetine uydum hazır olan imama" diye kalben niyet edip tekbir alınır. İlk
tekbiri alırken eller kulağın hizasına kaldırılır, bağlanır. Sübhaneke, "ve
celle senâüke" ile okunur. Bundan sonra eller kaldırılmadan ikinci bir tekbir
alınır. Bu tekbirleri imam aşikar, cemaat ise gizli alır. "Allahümme salli ve
Allahümme barik...." okunur. Bundan sonra üçüncü tekbir alınır. Cenaze duası
okunur. Cenaze duasını bilmeyenler burada "Allahümme innâ nestaiynüke..."yi yani
kunut duasını veya dua niyeti ile Fatiha-i şerifeyi okurlar. Daha sonra dördüncü
tekbir alınır; selam verilir.
KAZA
NAMAZI
Bir
namazı vaktinde kılmaya "Eda", vakti çıktıktan sora kılmaya da "Kaza" denir.
Namazı bile bile, özürsüz olarak vaktinden sonraya bırakmak büyük günahtır.
Namaz, kaza edilmekle yerine getirilmiş olur. Ancak vaktinden sonraya
bırakıldığı için Cenab-ı Haktan af dilemek lâzımdır.
Beş vakit namazın farzları ile vitir namazı
kaza edilir, vakit çıktıktan sonra sünnetler kaza edilmez. Yalnız sabah namazını
vaktinde kılamayan kimse, aynı gün büyük kuşluk vaktine kadar farz ile birlikte
sünneti de kaza eder. Kaza namazı kılmak için belirli bir vakit yoktur. Gündüz
ve gece her zaman kılınır. Yalnız üç mekruh vakitte, yani güneş doğarken, güneş
tam tepe noktasında iken ve güneş batarken kılınmaz.
Geçmiş namazları kaza ederken hangi günün
hangi vaktinin namazı olduğunu bilemezse: "Niyet ettim Allah rızası için kazaya
kalan son sabah namazının farzını kılmaya" diye niyet eder, diğer namazlar için
de, kazaya kalan son öğle, son ikindi, son akşam, son yatsı, son vitir namazı
diye niyet eder.
TERAVİH NAMAZI
Yalnız Ramazan'da her gün yatsı namazından
sonra kılınır. Ramazan'da teravih kılmak sünnettir. Teravihten sonra vitir
namazı kılınır. Teravih namazı 20 rekattir. Yalnız veya cemaatle kılınabilir. 2
rekatte bir veya 4 rekatte bir selam verilerek kılınabilir. 2 rekatte bir selam
vererek kılmak daha faziletlidir.
Teravih naması 2 rekatta bir selam verilerek
kılındığında aynen sabah namazının sünneti gibi kılınır. 4 rekatta bir selam
verilerek kılındığında ikindi namazının sünneti gibi
kılınır.
YOLCU NAMAZI
Onbeş günden az oturmak niyetiyle, yaya veya orta yürüyüşte onsekiz
saatlik (90 kilometrelik) veya daha uzak yolculuğa çıkanlar dinde "YOLCU"
sayılır.
90
kilometrelik bu yolculuğu trenle, uçakla, vapurla yapanlar da yolcu
sayılırlar.
Dinimiz,
yolcular için bazı kolaylıklar göstermiştir. Şöyle ki:
a) Yolcular 4 rekatlı farz namazları iki
rekat olarak kılar.
b)
Vakitte darlık varsa sünnetler kılınmayabilir.
c) Ramazanda dilerlerse ramazan oruçlarını
tutmayıp bir başka zamana bırakabilirler.
d) Ayaklarına giydikleri "Mest"e 3 gün süre
ile (72 saat) meshedebilirler.
Dinimizde güçlük yoktur. Yüce Allah'a ibadeti
gücümüz yettiğince yaparız. Yolculara, hastalara ve özürlülere tanınan
kolaylıklar bu sebeptendir.
OTUZİKİ
FARZ
İMANIN ŞARTLARI
1- Allah'ın varlığına ve birliğine
inanmak.
2- Allah'ın
meleklerine inanmak.
3- Allah'ın kitablarına inanmak.
4- Allah'ın peygamberlerine
inanmak.
5- Ahiret
gününe inanmak.
6-
Kadere, hayır ve şerrin yaratıcısının Allah (Celle Celâlühû) olduğuna
inanmak.
İSLAMIN ŞARTLARI
1- Kelime-i şehadet
getirmek.
2- Namaz
kılmak.
3- Oruç
tutmak.
4- Zekat
vermek.
5-
Haccetmek.
ABDESTİN FARZLARI
1- Yüzünü yıkamak.
2- Kollarını (dirsekleriyle beraber)
yıkamak.
3- Başının
dörtte birini meshetmek.
4- Ayaklarını (topuklarıyla beraber) yıkamak.
GUSLÜN
FARZLARI
1-
Ağzına su vermek.
2-
Burnuna su vermek.
3-
Bütün bedenini yıkamak.
TEYEMMÜMÜN FARZLARI
1- Niyet.
2- İki darb ve mesih.
NAMAZIN FARZLARI
Dışında olanlar:
1- Hadesten taharet
2- Necasetten taharet
3- Setr-i avret
4- İstikbal-i Kıble
5- Vakit
5- Niyet
İçinde olanlar:
1- İftitah tekbiri
2- Kıyam
3- Kırâet
4- Rükû
5- Secde
6- Ka'de-i ahire.
ELLİDÖRT
FARZ
1- Allah'ı
daima zikretmek.
2-
Helal kazanılmış elbise giymek
3- Abdest almak.
4- Beş vakit namaz
kılmak.
5- Cünüplükten
gusletmek.
6- Rızk
için Allah'a tevekkül (itimad) etmek.
7- Helalden yeyip
içmek.
8- Allah'ın
taksimine kanaat etmek.
9- Tevekkül etmek.
10- Kazaya (yani Allah'ın hükmüne) razı olmak.
11- Nimete karşılık
şükretmek.
12- Belaya
sabretmek.
13-
Günahlara tevbe etmek.
14- İbadetleri ihlas ile yapmak.
15- Şeytanı düşman
bilmek.
16- Kur'an-ı
delil tanımak.
17-
Ölüme hazırlıklı olmak.
18- İyiliği emredip kötülükten alıkoymak.
19- Gıybet etmemek, kötü şeyleri
dinlememek.
20-
Anaya-babaya iyilik ve itaat etmek.
21- Akrabayı ziyaret
etmek.
22- Emanete
hıyaret etmemek.
23-
Dinin kabul etmiyeceği latifeyi (şakayı) terk etmek.
24- Allah ve Rasulüne itaat
etmek.
25- Günahtan
kaçınıp Allah'a sığınmak.
26- Allah için sevmek, Allah için buğz etmek.
27- Her şeye ibretle
bakmak.
28- Tefekkür
etmek. (Cenab-ı Hakk'ın kudretini, azametini ve insanın yaratılışdaki gayeyi
düşünmek)
29- İlim
öğrenmeye çalışmak
30-
Kötü zandan sakınmak
31- İstihza (alay) etmemek
32- Harama bakmamak
33- Daima doğru olmak
34- Esef ve ferahı, yani şımarıklık ve
azgınlığı terketmek
35- Sihir yapmamak
36- Ölçü ve terazisini doğru tartmak
37- Allah'ın azabından
korkmak
38- Bir günlük
nafakası (yiyeceği-içeceği) olmayana sadaka vermek
39- Allah'ın rahmetinden ümid
kesmemek
40- Nefsinin
kötü arzularına tabi olmamak
41- İçki kullanmamak
42- Allah'a ve mü'minlere su-i zan etmekten
sakınmak
43- Zekat
vermek ve mali cihatta bulunmak
44- Hayız (adet) zamanlarında ve nifas
halinde hanımı ile cinsi mukarenette bulunmamak
45- Bütün günahlardan; kötülüklerden kalbini
temiz tutmak
46-
Yetimin malını haksız olarak yememek, onlara iyilik etmek
47- Kibirlilik etmemek
48- Livata (erkekle cinsi münasebet) ve zina
yapmamak
49- Beş vakit
namazı muhafaza etmek
50- Zulm ile halkın malını yememek
51- Allah'a şirk (ortak)
koşmamak
52- Riyadan
(gösterişten) sakınmak
53- Yalan yere yemin etmemek
54- Verdiği sadakayı başa
kakmamak
Fıtır Sadakası
Borcundan ve aslî ihtiyaçlarından başka en az
nisab miktarı malı (80.18 gr. altın) veya onun değerinde parası olan müslümanın
fıtır sadakası vermesi vacipdir. Buna kısaca "Fitre" denilir. Fıtır sadakasının
vacip olması için zekâtta olduğu gibi malın üzerinden bir yıl geçmesi ve artıcı
nitelikte olması şart değildir.
Fitre, Ramazan ayında fakirlere verilen bir
sadakadır. Bayramdan önce verilmesi iyidir. Bayram günü veya daha sonra da
verilebilir. Dini ölçülere göre zengin olan kimsenin, hem kendisinin, hem de
erginlik çağına gelmemiş olan çocuklarının fitrelerini vermesi
vaciptir.
Fitre Şu
Dört Cins Yiyecek Maddesinden Aşağıdaki Miktarlarda
Verilir:
1– Buğday: 1460 Gram
2– Arpa: 2920
Gram
3– Kuru üzüm: 2920 Gram
4– Hurma: 2920
Gram
Bu gıda
maddelerinin kendileri verilebileceği gibi para olarak değerleri de verilir.
Hangisi fakirin yararına ise onu vermek daha uygundur. Bir fitre yalnız bir
fakire verilir, ikiye bölünmez. Bir fakire birden fazla fitre verilebilir. Fitre
niyet edilerek verilir. Ancak bunun fitre olduğunu fakire söylemek gerekmez.
İçinden niyet etmesi yeterlidir.
Zekât hangi fakirlere verilirse fitre de
onlara verilir. Bir özürden dolayı ramazanda oruç tutmayanlar da, nisap miktarı
mal veya paraya sahip iseler fitrelerini vermekle
yükümlüdürler.
Varlıklı müslümanlar fitre vermek suretiyle fakirlere bayram sevincini
tattırırlar. Böylece, hem borcunu ödemiş, hem de sevap kazanmış olurlar. Fitre
vermek, orucun kabul edilmesine, ölümün şiddetinden ve kabir azabından
kurtulmaya vesile olur.
HAC
Hac ve Önemi
İslâm şartlarının beşincisi hac'dır.
Hac,belli zamanda, belirli yerleri özel bir şekilde ziyaret
etmektir.
Hicretin
dokuzuncu yılında farz olmuştur. Hac hem mal, hem de beden ile yapılan bir
ibadettir. Belirli şartları taşıyan müslümanların ömründe bir defa hacca gitmesi
farzdır. Allah'ın her emrinde olduğu gibi haccın farz kılınmasında da bir çok
hikmetler ve faydalar vardır.
Çeşitli ülkelerden mukaddes topraklara gelen, dilleri ve renkleri ayrı
olan müslümanların tek gaye etrafında bir araya gelmesi ve hep birlikte Allah'a
yönelmesi İslâm kardeşliğini güçlendirir. Müslümanların birbiri ile
tanışmalarını, birbirlerinin dert ve sıkıntılarına çare bulmalarını
sağlar.
Zengin-fakir
her seviyede müslümanın ihrama girerek aynı kıyafet içinde bulunması insanlara
eşitlik fikrini aşılar, mahşer gününü hatırlatır.
Sevgili peygamberimizin doğup büyüdüğü, İslâm
dini'nin cihana yayılmaya başladığı kutsal yerleri görmek ruhlara manevi bir
heyecan verir, dini duyguları kuvvetlendirir. Kutsal yerlerde insan kendisini
Allah'a daha yakın hisseder, yaptığı ibadetlere kat kat fazla sevab verilir.
Allah rızası için hac vazifesini yapan ve insanlara kötülük etmekten
sakınanların (kul hakları hariç) birçok günahı bağışlanır. Bu konuda peygamber
Efendimiz şöyle buyurmuştur:
"Kim Allah için hacceder de kötü söz ve davranışlardan sakınırsa,
annesinin onu doğurduğu günkü gibi günahlarından arınmış olarak döner."
(Riyazü's-Salihin, c.II, s. 521)
Hac Kimlere ve Ne Zaman
Farzdır
Aşağıdaki
şartları taşıyanlara hacca gitmek farz olur:
1) Akıllı
olmak,
2) Erginlik çağına gelmiş olmak,
3) Müslüman
olmak,
4) Hür olmak,
5) Haccın farz olduğunu bilmek. (Bu şart
müslüman olmayan ülkelerde müslümanlığı kabul edenler içindir. İslâm ülkelerinde
yaşayan müslümanlar için haccın farz olduğunu bilmemek özür
değildir.)
6) Zorunlu
ihtiyaçlardan başka hacca gidip dönünceye kadar kendisinin ve bakmakla yükümlü
olduğu aile fertlerinin geçinebileceği maddi güce sahip
olmak.
7) Durumuna
uygun bir vasıta ile hac yolculuğunu yapabilmesi için vasıta ve yol masraflarını
karşılayacak parası olmak.
8) Hac vazifesini yapabilecek zamana yetişmiş
olmak.
Saydığımız bu
şartlardan başka hac vazifesini bizzat yapmak için şu şartların da bulunması
gerekir. Bunlara haccın edasının şartları denir.
Haccın Edasının
Şartları:
1) Vücutça
sağlıklı olmak, (Kör, kötürüm ve hac yolculuğuna dayanamayacak derecede hasta ve
yaşlı olmamak.)
2)
Hacca gitmesine bir engel bulunmamak, (Hapiste olmak
gibi)
3) Yol güvenliği
olmak,
4) Kadının
yanında kocası veya evlenmesi caiz olmayan bir mahremi
bulunmak.
5) Kocası
ölmüş veya boşanmış olan kadınların iddet süreleri bitmiş
olmak.
Bu saydığımız
şartlara sahip olan bir kimsenin önündeki ilk hac mevsiminde hacca gitmesi farz
olur.
Haccın Vacipleri (*)
1 - Müzdelife'de vakfe.
2 - Safa ile Merve
tepeleri arasında sa'y etmek
3 - Cemreleri taşlamak (Şeytan taşlamak)
4 - Saçları traş etmek veya kısaltmak
5 - Sader (veda)
tavafını edâ etmek
Haccın Sünnetleri (*)
Kudûm tavafı yapmak, erkeklerin kudûm ve ziyâret tavafında remel
yapmaları (Reml: Adımları kısaltıp, omuzları silkerek çalımlı bir şekilde
yürümektir. Tavafın ilk üç şavt'ında yapılır), Safa ile Merve arasında sa'y
ederken, orada bulunan iki direk arasında erkeklerin süratlice geçmeleri, Bayram
gecelerinde Mina'da yatmak, arefe günü, güneş doğduktan sonra Mina'dan Arafat'a
gitmek, Müzdelife'den Mina'ya bayram günü sabahı, henüz güneş doğmadan hareket
etmek, Müzdelife'de gecelemek ve cemreler arasında (Şeytan taşlama esnasında)
tertibe riayet etmektir.
Umre
Umre, belirli bir zamana bağlı olmadan
usulüne göre ihrama girdikten sonra tavaf etmek, sa'y yapmak ve traş olmaktan
ibarettir.
Umre
sünnettir. Umre için belirli bir zaman yoktur. Arefe ve onu izleyen kurban
bayramı günleri olmak üzere yılda beş günün dışında her zaman umre
yapılabilir.
İbadet
İbadet, Allah'a tâzim ve saygı göstermek ve O'nun verdiği nimetlere karşı
şükran borcunu yerine getirmektir.
Niçin İbadet Ediyoruz
Bizi yoktan var eden ve yaşatan Allah'tır.
Yüce Allah; Vücudumuzu, gören gözler, işiten kulaklar ve konuşan dil gibi
mükemmel organlarla donattı. Diğer canlılardan farklı olarak bize akıl verdi ve
varlıklar arasında seçkin bir duruma yükseltti. Bunlardan başka, yaşayabilmemiz
için teneffüs ettiğimiz havadan, içtiğimiz suya kadar sayısız nimetler
verdi.
Ayrıca bizi
yalnız bırakmadı, Peygamberler ve kitaplar göndererek dünyada ve ahirette mutlu
olmanın yollarını gösterdi. Bütün bu iyiliklere karşılık Allah bizden kendisini
tanımamızı ve ona ibadet etmemizi istemektedir. Şöyle bir düşünelim: Çok
iyiliğini gördüğümüz bir büyüğümüze karşı saygı gösterir iyiliklerine teşekkür
ederiz. Bize bir görev verse seve seve yaparız değil mi?
Öyle ise, bizi yoktan var eden ve
sayılamayacak kadar nimetler veren Yüce Allah'a karşı teşekkür etmek ve
emrettiği ibadetleri seve seve yapmak gerekmez mi?
Elbette
gerekir.
Yaradılışımızın gayesi Allah'ı tanımak ve ona ibadet etmektir. İbadet
görevlerini yaptığımız takdirde hem Allah'ın verdiği nimetlere karşı teşekkür
borcunu yerine getirmiş oluruz, hem de O'nun sevgisini kazanırız. Eğer biz
Allah'a karşı ibadet vazifelerini yerine getirir, O'nun sevgisini kazanırsak,
Allah, bize dünyadaki nimetlerinden çok daha fazlasını ahirette verecek ve bizi
cennette sonsuz mutluluğa kavuşturacaktır.
İbadet
Çeşitleri
İbadetler üç çeşittir:
1– Beden ile Yapılan İbadetler: Namaz kılmak,
oruç tutmak gibi.
Beden ile yapılan ibadetleri her müslümanın kendisi yapması gerekir.
Başkasını vekil etmesi caiz değildir. Bir kimse başkasının yerine namaz kılamaz,
oruç tutamaz.
2– Mal
İle Yapılan İbadetler: Zekât vermek ve kurban kesmek gibi. Bir kimse mal ile
yapılan ibadetlerde başkasını vekil edebilir.
3– Hem Mal, Hem de Beden İle Yapılan İbadet:
Hac vazifesi böyle bir ibadettir. Parası olduğu halde hacca gidemiyecek derecede
sakat, hasta ve çok yaşlı kimseler, kendi yerine bir başkasını bedel olarak
hacca gönderebilir.
İbadetin Faydaları
Bedenimizin gerekli gıdalara ihtiyacı olduğu
gibi rûhumuzun da gıdaya ihtiyacı vardır. Rûhun gıdası iman ve ibadetlerdir.
İbadet, rûhumuzu yükseltir, bizi kötülüklerden sakındırır, ahlâkımızı
olgunlaştırır, en değerli varlığımız olan imanımızı
korur.
Hayatta insanın
çeşitli sıkıntılarla karşılaşıp ümitsizliğe ve bunalıma düştüğü zamanlar olur.
Böyle durumlarda insan ibadetle bunalımdan kurtulur. Çünkü insan ibadet
sayesinde Allah'a yaklaşır. O'nun rahmetine sığınır ve huzura kavuşur.
İbadetlerin, rûhumuza olduğu gibi bedenimize de birçok faydası
vardır.
Namaz kılan
insan abdest almak zorundadır. Abdest almak, günde birkaç defa temizlenmek
demektir. Temizliğin ise sağlığımız için ne kadar yararlı olduğunu hepimiz
biliriz.
Namaz
kılarken yapılan belirli hareketlerin, oruçta sindirim sistemi ile bazı
organların dinlenmesinin vücut sağlığına önemli faydalar sağladığı bir
gerçektir. Zekât ibadetinin sosyal yardımlaşma yönünden topluma kazandırdığı
birçok yararları vardır.
İman İle İbadet Arasındaki İlişki
Bir müslüman, dinin hükümlerini inkâr
etmedikçe ve kalbinde iman bulunduğu sürece ibadet yapmasa bile dinden çıkmaz,
kafir olmaz, yine müslümandır. Ancak, Allah'ın emri olan ibadet görevlerini
yerine getirmediği için günah işlemiş ve cezayı hak etmiş
olur.
İbadetler,
imanın olgunlaşmasını ve güçlenmesini sağlar. Ahirette cezadan kurtulmamıza ve
cennet nimetlerine kavuşmamıza vesile olur. Sade bir imanla yetinip ibadetleri
terketmek imanın zayıflamasına ve giderek iman nurunun sönmesine sebep
olur.
İbadet
yapılmadığı takdirde, iman ışığı açıkta yanan lamba gibi korumasız kalır. Günün
birinde sönebilir. İmanın yok olması, müslümanın cennetin anahtarını kaybetmesi
demektir. Bu sebeple ibadetlerin, imanımızın korunmasında ve cennette sonsuz
hayata kavuşmamızda çok önemli yeri vardır.
KURBAN
Kurban, ibadet niyeti ile belirli zamanda, belirli nitelikleri taşıyan
hayvanı, Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak amacı ile kesmektir. Kurban kesmek, mali
bir ibadettir. Allah'a bir şükran, bir teşekkür borcudur. Kurban kesen, Allah'a
yaklaşmış, O'nun hoşnutluğunu kazanmış olur.
Kurban kesmek mal ile yapılan bir ibadettir
ve vacibtir. Hicretin ikinci yılında emredilmiştir.
Zenginlerin, kestikleri kurban etlerinden
fakirleri yararlandırması, müslümanlar arasında sevgi ve kardeşlik duygularını
güçlendirir. Varlıklı insanlarla birlikte yoksullar da sevinir. Kurbanla gelen
bu sevinç toplumun huzur ve mutluluğunu arttırır.
Sevgili peygamberimiz: «Kim (mal) genişliği
bulur da kurban kesmezse bizim mescidimize yaklaşmasın.» (et-Terğib ve't-Terhib,
c.II, s.155) buyurarak kurban kesmenin zenginler için önemli bir görev olduğunu
belirtmiştir.
Kimler Kurban Keser
Aşağıdaki şartları taşıyan kimselerin kurban
kesmesi vaciptir:
1)
Müslüman olmak,
2)
Akıllı olmak,
3)
Erginlik çağına gelmiş olmak,
4) Hür olmak,
5) Mukim olmak (Yani misafir olmamak),
6) Nisab miktarı mal veya paraya sahip olmak.
(Kurban nisabında mal ve paranın üzerinden bir senenin geçmesi şart
değildir.)
Kurban
kesiminin vakti, kurban bayramının birinci, ikinci ve üçüncü günüdür. Üçüncü
günün akşamından sonra kurban kesilmez.
Hangi Hayvanlar Kurban
Edilir
Hayvanlardan
sadece koyun, keçi, sığır,manda ve deve kurban edilir. Bunlardan koyun ile keçi
bir yaşını, sığır ve manda iki yaşını, deve beş yaşını bitirmiş olmalıdır.
Ancak, koyun altı ayını tamamladığı halde bir yaşını doldurmuş gibi gösterişli
olursa kurban edilebilir. Keçi için böyle bir durum yoktur, bir yaşını
doldurması şarttır.
Koyun ve keçi bir kişi için kurban olur. Sığır, manda ve deve birden yedi
kişiye kadar ortaklaşa kurban edilebilir.
Evla olan kişinin kurbanını kendisi
kesmesidir. Ancak, kendi beceremezse başkasını vekil eder ve niyet edip
kesilirken kurbanına bakar, şahit olur.
Kurbanın eti üçe taksim edilir. Bir parçası
kendi ailesine nafaka, ikinci parçası ahbab-ı yarana ziyafet, üçünçü parçası da
fakirlere sadaka olarak verilir.
Kurban derisi satılamaz. Evde seccede
yapılabilir, ya da fakirlere veya hayır kurumlarına
bağışlanabilir.
ORUÇ VE FAYDALARI
Ramazan ayında oruç tutmak İslam'ın beş
şartından biridir. Oruç, niyet ederek tan yerinin ağarmasından itibaren güneş
batıncaya kadar yememek, içmemek ve cinsi ilişkide bulunmamak suretiyle yerine
getirilen bir ibadettir.
Peygamberimiz oruç tutanlar için şu müjdeyi veriyor: "Kim inanarak ve
mükafatını Allah'tan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa geçmiş günahları
bağışlanır."(El-Buhari, Savm:7)
Oruç,ancak Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak
için tutulur. Oruç, iyi bir irade terbiyesidir: İnsanlara iyi huylar ve ahlak
güzelliği sağlar, insanı olgunlaştırır. Oruç, aynı zamanda müslümanı günah
işlemekten ve cehennem ateşinden koruyan bir kalkandır. Acıma duygusunu
geliştirir, sağlığımızın korunmasına yardımcıdır, nimetlerin değerini bildirir,
olaylar karşısında sabırlı olmayı öğretir.
Yüce Allah bir hadisi kudsîde "Oruç benim
içindir, o'nun mükafatını da ben veririm" buyurmuştur (Müslim,
Siyam;30).
RAMAZAN ORUCU VE ORUÇ ÇEŞİTLERİ
Ramazan orucu müslüman, akıllı ve ergenlik
çağına gelmiş kimselere farzdır. Ramazan orucu, kameri aylardan Ramazan ayının
bazen 29, bazen 30 gün sürmesine göre 29 veya 30 gün olarak
tutulur.
Oruçlarda
niyet önemlidir. Niyet kalp ile olur. Geceleyin imsaktan önce veya imsak
vaktinde ertesi gün oruç tutacağını kalbinden geçiren bir müslüman o günün
orucuna niyet etmiş olur. Oruç tutmak düşüncesi ile sahur yemeğine kalkan kimse
de oruca , niyet etmiş sayılır. Ancak oruç tutan kimsenin hem içinden niyet
etmesi, hem de dili ile "Niyet ettim Ramazan'ın yarınki orucuna" diye söylemesi
daha iyi olur.
Beş
çeşit oruç vardır:
1.
FARZ ORUÇ: Ramazan orucunun edası ve kazası farzdır. Keffaret oruçlarının
tutulması da farzdır.
2. VACİP ORUÇ: Adak oruçları ile bozulan nafile orucun kaza edilmesi
vaciptir.
3. SÜNNET
ORUÇ: Kamerî aylardan Muharrem ayının 9-10 veya 10-11. günlerinde oruç tutmak
sünnettir.
4. MÜSTEHAP
ORUÇ: Kameri ayların 13. 14. 15. günleri ile her haftanın Pazartesi ve Perşembe
günleri, Şevval ayında 6 gün oruç tutmak müstehaptır.
5. MEKRUH ORUÇ: İki türlü mekruh oruç
vardır:
a) Muharrem
ayının sadece 10. günü, yalnız Cuma veya Cumartesi günleri oruç tutmak, iki
orucu iftar etmeksizin birbirine eklemek veya senenin tamamını oruçlu geçirmek
"TENZÎHEN MEKRUH"tur.
b) Ramazan bayramının birinci günü ile Kurban Bayramının 4 günü oruç
tutmak "TAHRÎMEN MEKRUH"tur.
RAMAZAN'DA ORUÇ TUTAMAYANLAR NE
YAPARLAR?
Oruç
tutmayacak kadar hasta olanlar, hastaya bakanlar, Ramazan ayında yolculuk
yapanlar, gebe veya emzikli olanlar, aşırı yaşlılar ve düşkünler, aybaşı hali
veya loğusalık halinde bulunan kadınlar Ramazan ayında oruç tutmazlar.
Bunlardan:
a) Aybaşı
hali veya loğusalık halinde olan kadınlar ile emzikli ve gebe olan kadınlar, bu
özürleri sona erdikten sonra ve Ramazan ayı dışında oruçlarını kaza
ederler.
b) Yolcular,
yolculukları bitince oruçlarına başlarlar. Ramazan ayında tutamadıkları
oruçlarını Ramazan ayından sonra tutarlar.
ORUCA NE ZAMAN VE NASIL NİYET
EDİLİR
Orucun
sahih olması için niyet etmek şarttır. Niyetsiz oruç makbul
değildir.
Ramazan
orucuna, akşamdan itibaren kuşluk vaktine kadar niyet edilebilir. Şöyle
ki:
Normal olarak
oruca, sahur yemeğini yedikten sonra niyet edilir. Ancak sahurda uyanamayıp yeme
içme zamanının bittiği imsak vaktinden sonra kalkan bir kimse, güneş doğmuş olsa
bile, kuşluk vaktine kadar o günün orucuna niyet edebilir. Yeter ki, imsak
vaktinden sonra orucu bozacak bir şey yapmasın.
Sahura kalkmak istemeyen bir kimse, akşamdan
sonra yarının orucuna niyet edebilir, geceleyin kalkıp tekrar niyet etmesi
gerekmez. Ramazan ayında tutulamayan orucu, başka günlerde kaza ederken niyetin
geceleyin «tan yeri ağarmadan önce» yapılması gerekir. Keffaret oruçları da
böyledir. Bu oruçlara imsaktan sonra niyet edilmez.
Niyet esasen kalp ile olur. Yani geceleyin,
yarın oruç tutacağını kalbinden geçiren kimse niyet etmiş demektir. Oruç tutmak
düşüncesi ile sahur yemeğine kalkan kimsenin bu düşüncesi de niyettir. Oruca
kalp ile niyet etmek yeterlidir. Ancak kalp ile yapılan bu niyeti dil ile
söylemek daha iyidir. Bu sebeple, oruç tutacak olan kimse, hem içinden niyet
etmeli, hem de dili ile: "Niyet ettim Ramazan-ı şerifin yarınki orucuna" diye
söylemelidir.
ORUÇ NASIL TUTULUR
Oruç, imsâk vaktinde başlar. Oruca niyet eden
kimse bu vakitten itibaren herhangi bir şey yiyemez, içemez ve orucu bozan
şeyleri yapamaz. Bu durum akşam güneş batıncaya kadar devam eder. Güneş
battıktan sonra yiyip içmek sûretiyle orucunu açar. İşte niyet ederek, imsâk
vaktinden akşam güneş batıncaya kadar yememek, içmemek, ve orucu bozan şeylerden
sakınmakla bir günlük oruç tutulmuş olur.
ORUCU BOZUP KAZA VE KEFFARET
GEREKTİREN HALLER
Oruçlu olduğunu bildiği halde kasden;
1- Yemek, içmek, (ister gıda maddesi, isterse
ilaç olsun)
2- Cinsi
ilişkide bulunmak.
3-
Sigara içmek
Orucu
bozar, kaza ve keffareti gerektirir.
Kaza: Bozulan orucun yerine gününe gün oruç
tutmaktır.
Keffaret:
Bozulan bir gün orucun yerine iki ay veya altmış gün peşpeşe oruç
tutmaktır.
Ramazan
ayında niyet ederek oruca başlayan bir kimse özürsüz olarak bile bile yiyip içse
veya cinsi ilişkide bulunsa orucu bozulur. Bozulan bu orucun gününe gün kaza
edilmesi, ayrıca oruç özürsüz olarak ve bile bile bozulduğu için de keffaret
tutması gerekir.
Başlanan bir orucu bilerek bozmanın dünyadaki cezası keffarettir. Yani
altmış gün birbiri ardınca oruç tutmaktır. Herhangi bir sebeple keffaret orucuna
ara verilir veya eksik tutulursa yeniden başlayıp altmış günü kesintisiz
tamamlamak lazımdır. Kadınlar keffaret orucu tutarken araya giren âdet günlerini
tutmazlar, âdet halleri bitince ara vermeden temiz günlerinde oruca devam ederek
altmış günü tamamlarlar.
ORUCU BOZUP YALNIZ KAZAYI GEREKTİREN
ŞEYLER
1)
Yenmesi mutad olmayan ve ilaç olarak da kulanılmayan şeyleri yutmak, (toprak,
kağıt, pamuk gibi)
2)
Buruna ilaç çekmek,
3)
Kulağın içine yağ damlatmak,
4) Abdest esnasında ağzına ve burnuna su alırken kendi elinde olmayarak
boğazına su kaçmak,
5)
Ağzına aldığı renkli ipliğin boyası tükrüğe geçip, boyanan bu tükrüğü
yutmak,
6) Zorla orucu
bozulmak,
7) Ağız
dolusu kusmak, (Kendi isteği ile)
8) Akşam vakti girmediği halde, akşam oldu
zannederek iftar etmek,
9) İmsak vakti geçtiği halde, İmsak'a daha vardır zannederek
yemek.
10) Kendi
iradesi olmaksızın ağzına kar ve yağmur tanesi kaçan ve bunu
yutmak
11) Meşru bir
özür sebebiyle; makadından şırınga (iğne) yaptırmak
ORUCU BOZMAYAN
ŞEYLER
1)
Oruçlu olduğunu unutarak yemek, içmek, (unutarak yiyip içerken oruçlu olduğunu
hatırlarsa hemen ağzını yıkayıp oruca devam eder, oruçlu olduğunu hatırladıktan
sonra boğazından aşağıya bir şey geçerse orucu bozulur.)
2) Kulağına su kaçmak,
3) Göze ilaç
damlatmak,
4) Gece
yıkanması gerekirken sabahleyin yıkanmak,
5) Kendi isteği olmayarak
kusmak,
6) İhtilâm
olmak, (yani uyurken cünüplük hali meydana gelmek)
7) Kan aldırmak,
8) Kendi isteği olmayarak boğazına toz, duman
girmek,
9) Ağzındaki
tükrüğü yutmak.
10)
Yemeksizin herhangi bir maddenin tadını boğazında
hissetmesi
11) Nohut
tanesinden daha küçük olan ve dişler arasında bulunan yiyeceği
yutmak.
ORUÇLUYA MEKRUH OLAN HUSUSLAR
1- Bir şeyi dilinin ucuyla gereksiz yere
tatmak
2- Lüzumsuz
yere bir şey çiğnemek
3- Sakız çiğnemek
4- Kendisinden emin olmayan bir kişinin hanımını öpmesi, boynuna
sarılması, kucağına alması.
5- Tükrüğü ağızda biriktirip yutmak
6- Kan aldırmak
7- Kendini zayıf düşüreceğini tahmin ettiği
yorucu bir işte çalışmak.
8- Ağzına su alıp çalkalamak
ZEKAT
İslâmın beş şartından dördüncüsü zekât vermektir. Hicretin ikinci yılında
oruçtan önce farz olmuştur. Mal ile yapılan ibadettir.
Zekât, dini ölçülere göre zengin olan
müslümanların seneden seneye malının ve parasının kırkta birini fakir olan
müslümanlara vermesidir.
Zekâtın Faydaları
Zekât, kalbi cimrilik hastalığından, malı
fakirin hakkından temizleyen, zenginlerde şefkat ve merhamet duygularını
geliştiren bir ibadettir. Zekât sayesinde fakirlerin kalbindeki haset ve
kıskançlık ortadan kalkar. Kendilerine yardım eden zenginlere karşı sevgi ve
saygı meydana gelerek toplumda birlik ve kardeşlik kuvvetlenmiş
olur.
İslâm Dini,
toplumun dertlerini tedâvi eden, ihtiyaçlarını karşılayan birçok esaslar
getirmiştir. Allah'ın emri olan zekât, bir sosyal yardımlaşma sistemidir. Zekât
malın büyümesini ve bereketlenmesini sağlar. Zekâtı verilen serveti, yok
olmaktan, kötü insanların zararından Allah korur. Sevgili Peygamberimiz şöyle
buyuruyor: "Mallarınızı zekât ile koruyunuz." (et-Terğib ve't-Terhib, c.I,
s.520)
Zekat Kimlere
Farzdır?
Zekat,
Müslüman, erginlik çağına gelmiş, akıllı, hür ve dinen zengin sayılan kimselere
farzdır.
Dinen zengin
sayılanlar, borcundan ve aslî ihtiyaçlarından başka "NİSAP MİKTARI" malı olan
kimselerdir.
ASLÎ
İHTİYAÇ: Oturulan ev, giyim eşyası, binek arabası, ticaret için olmayan
kitaplar, sanatın icrası için gerekli aletler ve ailenin bir yıllık
nafakasıdır.
NİSAP:
Dinimizin koyduğu bir zenginlik ölçüsüdür. Bu ölçüye göre: Aslî ihtiyacından
başka 81 gram altını, 561 gram gümüşü veya bu miktarlar karşılığı parası veya
ticaret malı bulunan, kırk koyun veya keçiye, otuz sığıra veya beş deveye sahip
olan müslümanlar "NİSAP MİKTARI" mala sahip olmuş
sayılırlar.
Asli
ihtiyaçtan başka bu miktarlarda mala sahip olduktan sona tam bir yıl geçince
zekat farz olur.
Zekât Kimlere Verilir?
Zekât verilecek kimseler
şunlardır:
1)
Fakirler: Dini ölçülere göre zengin sayılmayan, nisab miktarı malı olmayan
kimselerdir.
2)
Yoksullar: Hiçbir şeyi olmayanlar.
3) Borçlular: Borcundan fazla nisab miktarı
mala sahip olmayanlar.
4) Yolcu: Memleketinde malı olduğu halde yolda parasız kalan, elinde bir
şey bulunmayan kimselerdir. (Bunlara memleketlerine varacak kadar zekât
verilebilir.)
5) Allah
Yolundakiler: Bunlar cihad veya hac için yola çıkıp parasız kalanlar ile işini
gücünü bırakıp kendisini ilme vermiş olan kimselerdir.
Zekatın öncelikle fakir olan yakın akrabaya,
komşulara, hemşehrilere verilmesi daha sevaplıdır.
Zekât Kimlere
Verilmez?
1)
Ana, baba, büyük ana ve büyük babalara,
2) Oğluna, oğlunun çocuklarına,kızına,
kızının çocuklarına ve bunlardan doğan çocuklara,
3) Zenginlere,
4) Müslüman
olmayanlara,
5)
Karı-koca birbirlerine.
Zekatın Ödenmesi
Paranın her 40 liradan bir lirası zekat olarak fakire verilecektir. Canlı
hayvanların zekatı nev'ine göre değişir. Koyunda: kırkta bir; devede: beş devede
bir koyun, sığırda: otuzda bir danadır.